10 Temmuz 2015 Cuma

Ön Okuma: İki Şehrin Hikayesi


Kitabım korkunç bir çeviriden ötürü yarım kalmıştı en son. Ben de kütüphaneden can yayınlarının kitabını ödünç aldım.

Kitabın giriş cümlesi ünlüdür:  "it was the best of times it was the worst of times"

Kitabın konusu şöyle: Doktor Manette yıllar boyunca suçsuz yere hapiste tutulur ve sonunda kurtulduğunda Jarvis Lorry onu Jacques Defarge aracılığıyla kızı Lucie ile buluşturur. Eve yolculukları sırasında Charles Darnay ile tanışırlar ve mahkeme nedeniyle onun avukatı ile savcı ile tanışırlar. Gençlerden biri Lucie ile evlenme mutluluğuna erişir ama mıknatıs kayalığına sürükleniş sebebiyle mutlulukları yarım kalsa da fedakarlık sonucu kaldıkları yerden devam ederler.

Kitap o kadar iyi bir anlatımla akıcılıkla yazılmış ki çok sevdim kitabı. Charles Dickens'ın benzetmelerine ve kişiselleştirmelerine de hayran kalmamak elde değil. Bir devrim, Fransız ihtilali, bu kadar iyi anlatılabilirdi. Sanki o dönemi yaşıyormuşsunuz gib oluyor. Kitabın son sayfalarına doğru tüm sırlar ortaya çıkıyor ve aşk için yapılan fedakarlık karşısında gözyaşlarına hakim olmak çok zor.

Bir de şöyle bir şey okumuştum ama devamını bulamadım. Kitapta bahsedilen Charles Darnay karakterinde aslında Dickens kendini ifade etmiş. İlk adları ve soyadlarının baş harflerinin aynı olması ve hayat hikayelerinden bu sonuca vardılar herhalde.

Kitabın başında bir karaktere duyduğunuz sempati kitabın sonunda antipatiye dönüşüyor. Sydney Carton ve Madam Defarge için bende böyle olmuştu.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Çok yorulmuşsun sen," dedi madam, mendile düğüm attığı sırada kocasına bakarak. "Her zamanki gibi kokuyor."
"Biraz yoruldum, evet." diye kabullendi kocası. 
"Biraz da canın sıkılmış," dedi madam; aceleci gözleri yoğun bir şekilde hesapta olsa da ara ara kocasına bakmaktan geri kalmıyordu. "Ah şu erkekler, erkekler!"
"Ama hayatım!" diyecek oldu Defarge.
"Ama hayatım!" diye tekrarladı madam, kararlı bir tarzda başını sallaarak; "ama hayatım! Bu gece ne kadar ruhsuzsun canım!"
"Aslında," dedi Defarge, sanki bağrından bir fikir kopmuş gibi, "çok uzun sürdü."
Karısı "Çok uzun sürdü," diye tekrar etti; "Ne zaman uzun sürmedi ki? İntikam ve misilleme uzun zaman ister; bu böyle."
"Yıldırım çarpması fazla uzun sürüyor ama," dedi Defarge. 
"Söylesene bana," dedi madam sakince, "Yıldırımı üretip toplamak ne kadar sürer?"
Defarge sanki zihninde bir şey varmış gibi düşünceli bir şekilde başını kaldırdı.
"Bir zelzelenin bir şehri yutması uzun sürmez." dedi madam. "Ama o zelzelenin hazırlanması ne kadar sürer, sen onu söyle bana?"
"Uzun sürer herhalde." dedi Defarge. 
"Ama hazır olup hayata geçtiği vakit önüne gelen her şeyi paramparça eder. Biz hiçbir şey duymasak da görmesek de şu anda hazırlanıyor sürekli. Böyle teselli ol. Aklından çıkarma bunu."
Düşmanın boğazını sıkarmış gibi ışıldayan gözlerle bir düğüm daha attı. 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Ben yeniden dirilişim, ben hayatım, dedi Tanrı. Bana her kim inanıyorsa ölse bile yaşar hala ve her kim yaşıyor ve bana inanıyorsa asla ölmez."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder