11 Aralık 2015 Cuma

Ankara: Kızılay-Çayyolu-Koru METRO SAPIĞI!

İyi günler arkadaşlar! Bugün başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum. Sizin de başınızdan böyle olaylar geçtiysen lütfen çekinmeden paylaşın ve birbirimizi bilgilendirelim:

Bundan birkaç ay önce (Bir önceki bahar veya kış ayıydı sanırsam.) Ankara Kızılay-Çayyolu-Koru metrosuna Beytepe'den binmiştim. Kızılay'a üç durak falan kalmıştı sanırsam, oturan bir kadın önünde tutunan bir adamı nazik bir dille uyardı. Uyarısında adamın iki elle tutunmasını veya uzaklaşmasını yoksa videoya çektiği yaptığı sapıklığı polise vereceğini söyledi. Adam direkt beddua okumaya başladı, terbiyesiz dedi ama yerinden de kımıldamadı. Yaşlı bir amca gelip adamı uzaklaştırdı, onun yerine kadınların önünde durarak onları korudu. Sapığımızsa ellerini her yere sürüp Kızılay'a kadar orada durdu.

Başka zaman bu adamı Kızılay'dan binerken görmüştüm sabahleyin ama kalabalık metroda farklı vagonlardaydık sanırsam.

Bir gün yine Beytepe'den binmiştim ve oturan kitap okyan bir kızın başında dikiliyordu, bu sefer iki eliyle tutunuyordu ama kızın üzerine o kadar eğilmişti ki kız baya rahatsız oldu, şalıyla üzerini kapattı.

Sonrasında yine Beytepe'den bindiğim bir gün (Mesai çıkış saati gibi diye hatırlıyorum.) Milli Kütüphane durağından sonra yine oturan bir kadının önüne geçip aynı hareketleri yaptı. Kadın inerken fark ettiğinden bir şey söylemedi.

Bundan sonra karar almıştım ben de. O zamana kadar bu adamın hedefi ben değildim ama susulursa daha ileri gidebilirdi bu adam. Bir sonraki görüşümde rahatsız edeceği kadına yardımcı olacaktım, sessiz kalmayacaktım ve adam cezasını çekecekti. Pek sanmıyordum ama herhangi bir saldırısı olursa diye bu yaz (2015) bir biber gazı aldım. Onu da sırt çantamın bir bölmesine koydum, orada taşıyordum. Son günlerde kol çantası kullanmıştım, her sabah metroya binerken de biber gazımı yanıma almam gerekti aklıma geliyordu.

Ve bugün (11.12.2015) uzun süre sonra sırt çantamı almam gerekti ve biber gazının yanımda bulunduğu aklıma gelince metroya binişte kendimi rahat hissetmiştim. Metroya indiğimde gelen ilk metro dolu olduğundan ikincisini bekledim. İkincisi geldi, saat 08.10 civarıydı. Metro gelince oturdum ve metronun dolmasını bekliyordum. Metronun kapıları kapandı ve metro harekete geçti. Kafamı kaldırdığım an o sapıkla göz göze geldim. Sağımda oturan kızın önündeydi. Etrafıma bakınmaya başladım panikle belki bir polis vardır diye. Sonrasında sapığın hareketini beklemeye başladım. Bu sefer montu olduğundan o sapık hareketi yapıp yapmadığını tam kestiremiyordum. Ama yaptığı da her halinden belliydi, sağ eli cebinde (O el cepten nerelere gidiyor söylememe gerek yok sanırsam!) sol eliyle metro demirini okşuyordu (Eminim ki o tutunmak değil.) yanımdaki kızın üzerine eğilmiş gözleriyle tamamen aşağıya baktığından gözleri kapalı gibiydi ama yüz ifadesi de afedersiniz ama o andan tatmin oluyormuş gibiydi. Milli Kütüphane durağı diye hatırlıyorum, benim önümde duran adam inerken sapıkla göz göze geldik yine ve sapık bu sefer boş kalan önüme geçti. Eli cebinde olduğundan insanların dikkatini çekmemiştir diye bir şeyler demedim o sırada ama artık beklediğim sapıklığını belli eden klasik hareketini yaptı. Bu hareketi sanırım Recep İvedik filminde görmüştüm ama emin değilim. Şöyle bir şeydi: ayaklarını zıt iki yöne açmış, dizleri kırarak afedersiniz penisine asıldı ve birden normal duruşa geçti. Yaptığını birilerinin gördüğünü umarak hemen kulaklığımı çıkardım ve "Beyefendi ne yapıyorsunuz? İki elinizle tutunun ya da uzaklaşın. Beni rahatsız ediyorsunuz." dedim yüksek sesle. Sapıksa kısık sesle yumuşak bir şekilde elindeki poşet düşmesin diye öyle yaptığını söyledi. Elindekiyse mini siyah bir poşetti, içinde belki bir kağıt vardı. Ben de daha önceden kadınlardan uyarı aldığını hatırlattım. Bu sefer bana yüzünü iğrendirerek "Allah belanı versin! Terbiyesiz! Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" dedi. Ben de "Söyleyin kimsiziniz?" dedim. Elbette birisi değil, o yüzden "Tövbe yarabbim" dedi. "Önce insan olmayı deneyin." falan dedim ben de. Tabii yanıt veremeyince yine hakaret etmeye devam etti. Yanımdaki kız (benden önce rahatsız ettiği) terbiyesizlik yapmamasını falan söyledi sapığa. Sapık da bana "Yanındakilere sor bakalım bir şey görmüşler mi?" dedi. Yanımdaki kız da "Ben kitap okuyordum, bilemem." dedi. Ben de "Acaba neden bunca erkek arasından her zaman siz uyarı alıyorsunuz? Sizi ne zaman görsem bir kadın sizi uyarıyor, şimdi de beni rahatsız ediyorsunuz?"  Sapığın yanıtı ne olsa beğenirsiniz? "Bugün cuma. Öyle şeyler olmaz. Senin aklın nelere çalışıyor?" Ben bu sözü beklemiyordum ve kalakaldım. Bugün cuma, taciz günü değil, anlamına mı şaşırsam yoksa sapığın sapıklığını benim sapıklığımmış gibi göstermesine mi şaşırsam bilemedim. Yanımdaki kız "Bayanı rahatsız ediyorsunuz, lütfen gidin." falan diye üst üste tekrarladı. Ben de aynısını söyledim. Sapığın da utanması yok, gram kıpırdamadı. En sonunda solundaki adam yer değiştirdi onunla. Sinirden bacaklarım ve ellerim titriyordu. Sol tarafıma bakmamaya çalıştım ama her baktığımda adamın önünde ayakta duran iki kadına da aynısını yaptığını gördüm. Kadınlarsa ses çıkarmıyordu, yandaki erkeklerse kulaklıkla müzik keyfine devam ediyorlardı.

Ve sapık Bilkent'te indi. Bu olay sırasında yakınımdaki erkekler kulaklıklarını bile çıkarmaya tenezzül etmediler, kadınlarsa dönüp baktılar sadece.

Bense ne yapacağımı bilemedim. Okula varıp dersliğe gittiğimde artık gözyaşlarımı tutamadım ve derse girmeyip arkadaşımı çağırdım. Sağ olsun yanımda olup beni dinledi. O metroyu kullanan birkaç arkadaşımı da uyardım sonrasında.

Ağlamama sebep olan sapık değildi çünkü onunla karşılaşmaya hazırdım. Ne vardı ki hazırlandığım gibi tepki gösteremedim sapığa. Bu seferki tacizin bana olacağını düşünmüyordum. Sinirlerimi asıl bozan insanların tepkisizliğiydi!!!!! Belki birinden destek görsem sapığı şikayete giderdim. Metro çıkışı güvenlikle konuşmayı düşündüm ama nasıl ispatlayacaktım?

Sapığı size tarif edeyim: Ucuz, ütüsüz takım elbise giyiyor, hatırladığım kadarıyla çizgili kahverengi. Bugün üzerinde siyah mont vardı. Orta yaş üstü tahminen 47 yaşlarında, 1.70 boylarında, saçı seyrek ve aralarında beyazlar var. Sol gözünün altında ben var. Göz rengi de siyah. Rastladığım kadarıyla mesai saatlerinde Kızılay-Bilkent, Bilkent-Kızılay arası bu metroyu kullanıyor. Boş yer olsa da oturmaz, oturan bir kadının önüne dikilip kadına doğru eğilir. Yüz ifadesi anlattığım gibi ama ara sıra etrafa bakıyor. Genelde sol eliyle (Sağ da olabiliyor, cebine koyduğu elini değiştiriyor bazen.) pantolonunun cebinden cinsel organıyla oynuyor. Dediğim dizlerini kırarak asılma hareketini ara ara yapıyor.

Lütfen, böyle bir durumda siz de sesinizi çıkartın, size yapılmasa da yapılan kişinin yanında olun! Sessiz kalan insanlardan besleniyor bu adam. Bir de bunu yayın lütfen.

Bu tür durumlarda ne yapılması gerektiği hakkındaki bilgilerimizi paylaşalım ki yalnız olmadığımızı bilelim.

Not: Yukarıda tanık olup da anlattığım kadınlardan bahsetmemin nedeni onları ifşa etmek değil, bunlara benim gibi tanık olan olmuşsa tanıkların veya o kadınların kendilerinin bana ulaşmalarını sağlamak ve bu sapığın devam ettiğini belirtmek istemem.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Film: Şeytanın Avukatı



Film seyretmeyi sevmeyen ben tutup da blog linkimi okuduklarım ve izlediklerim olarak düşünmüştüm. Şu aralar film seyretmeye hevesliyim. Dersim için hocamız Matrix filmini izlememizi istemişti -evet, 99 yılında çekilen filmi 2015'te seyrettim- serinin ilk iki filmini seyredince Neo'dan etkilenmiştim. Beni etkileyen yakışıklılığı ya da oyunculuğu değil, boş bakışlarıydı. Filmlerin romantik olan birkaç sahnesi var ama onlarda bile hala bir şeyleri anlamaya çalışan boş bakışlar. Oyunculuktan anlamam, film eleştirmeni değilim elbette ama sıradan bir izleyici olarak bu kadar güzel bir filmde bu adamı niye oynatmışlar diye düşündüm ve Keanu Reeves hakkında internetteki doğru yanlış birçok bilgiye bakmaya başladım. Hayat hikayesi yeterince üzücü ama oynadığı filmler dikkat çekici bu yüzden oynadığı filmleri seyretmek istedim. Şeytanın Avukatı çocukluğumda televizyonda yayınlanmıştı ve Mary Ann'in kilisede olduğu sahneden etkilendiğimi hatırlıyorum bu yüzden Keanu Reeves'in oynadığı filmler arasından ilk olarak bu filmi seçtim.

Film 97 yılında Andrew Neiderman'ın kitabından uyarlanmış; Al Pacino, Keanu Reeves ve Charlize Theron oynuyor. Filmde avukat olan Kevin, John Milton'ın şirketinde çalışmaya başlıyor ve New York'a taşınıyor eşi Mary Ann ile. Burada suçlu olduğunu bildiği kişilerin avukatlığını yapıyor ve davaları kazanıyor, bu sırada Mary Ann psikolojik sorunlar yaşıyor ve John Milton hakkındaki gerçek ortaya çıkıyor.

Muhtemelen bu filmi benden başka birçok kişi seyretmiştir ama yine de paylaşmak istedim sonuçta kırk yılın başı film seyretmişim :) Al Pacino'nun filmdeki repliğini de bir hatırlayalım:





Arkın Gelişin hakkında sahte psikolog iddiaları

Arkın Gelişin, kitaplarını okumaya başladığımda beğendiğim bir yazardı hatta bloğumda kısaca yer vermiştim:

http://okuduklarimveizlediklerim.blogspot.com.tr/2015/06/yazar-tavsiyesi-arkn-gelisin.html

28 Kasım 2015'te Ankara'da Arkın Gelişin imza günü düzenledi. Büyük bir hevesle gittim ancak garip olan imza almaya gelen benim dışımda sadece bir kişinin olmasıydı. Ben imzamı alıp çıktım oradan o yüzden sonra gelen oldu mu bilmiyorum. Gazetelere röportaj veren ve televizyon programlarına çıkan birinin imza günü neden bu kadar ilgisiz geçsin, diye düşünüyordum ve annemle de üzülmüştük "Adam o kadar kitap yazmış, Ankara'da hiç mi okuru olmaz?" gibisinden. Üstelik imza günü çekilen fotoğrafları da kendi facebook sayfama yüklemiştim ki iki gün sonra ne göreyim: Arkın Gelişin'in sahte psikolog olması hakkında haber çıkmış, linki burada: Haber Türk haberi  Bu iddiaya Arkın Gelişin'in ne cevap verdiğini merak ettiğimden sayfasına baktım ama anladığım kadarıyla engellenmişim.

Eğer iddialar doğruysa, ki büyük ihtimalle doğru, kanıp kitaplarını alıp okumama ve birçok kişinin ve sanırım kurumun kandırılmasına çok üzülürüm. En çok da ailesine üzülürüm, sosyal medyada mutlu aile profili çiziyorlar ve eşi yabancı, düşünüyorum ki bu iddialardan haberi bile yoktur.

Seri katillere ilgi duyduğu için bu konuda kitap yazması zaten normal karşılanırdı, keşke bu yola başvurmasaydı, o kadar kişiyi kandırmasaydı.

Özellikle bir paylaşımını unutmuyorum, kızının kayıtlı olduğu kreşte diğer çocuklara yabancılara nasıl davranmaları gerektiği konusunda mini bir eğitim vermişti. Kreşin sayfasında da paylaşılmıştı: "Psikolog velimiz çocuklarımıza yabancılara karşı nasıl davranmaları gerektiğini öğretti." gibisinden bir paylaşımdı hatta sertifika gibi bir şey bile verilmişti çocuklara diye anımsıyorum. Muhtemelen veliler o dönemde bundan memnun olmuşlardır, haberleri olunca da bunca insanı kandıran birinin çocuklarına eğitim verdiğini düşündüklerinde ne hissederler bilmiyorum.

Bu da Arkın Gelişin'in goodreads'teki paylaşımı: Yeterince ironik bence...